Avrupa’da feodalitenin yıkılıp

merkezi krallıkların kurulmasından sonra

krallıkların güçlenmesi

aristokrasi burjuvazi çekişmesine yol açmıştır

Bu deneme ilk defa İngiltere’de başlamıştır

Burjuvazi krallık otoritesini sınırlamaya kalkışmış ve neticede "Milli Hakimiyet" teorisi ortaya atılmıştır

Bu suretle

devlete ait her türlü egenmenliğin millete ait olduğu savunularak "klasik demokrasi"
sistemi kurulmuştur

Klasik demokrasi üç bölüme ayrılmaktadır: "Doğrudan doğruya demokrasi"

"yarı doğrudan demokrasi" ve "temsili demokrasi"

Doğrudan doğruya demokrasi

eski Yunanlılarda uygulanan tarihi bir
sistemdir

Buna göre

halk toplanarak topluca yönetim şekline katılır

Bugün bu sistemle idare

İsviçre’nin küçük kantonlarında vardır

Yarı doğrudan demokrasi

bu sistemde

gerçek yönetim halkın seçtiği temsilciler de olmakla beraber

yerine göre halk da

referandum

plebisit ve "kanunları veto" usulleriyle yönetime iştirak etmektedir

Yine bu sistem İsviçre’de en geniş şekliyle uygulanmakdadır

Temsili demokrasiye gelince

bu sistemde

hakimiyetin millete ait olduğu prensibi vardır

Yönetim milletin seçtiği temsilciler tarafından ve anayasaya uygun olarak yürütülür

Temsili demokrasiler

hükümet şekillerine göre

"Parlamenter Sistem"

"Meclis Hükümeti Sistemi" ve "Başbakanlık Sistemi" gibi değişik hükümet şekillerine ayrılır

Fakat hepsinde temel esas

devletin

halkın seçtiği ve milleti temsil etmekte olan temsilciler tarafından idare edilmesidir

Bu sistem

kaynaklarını

tabii hukuk ve içtimai mukaveleden alır

Hukuk literatüründe bunların da temsilcileri

Hobbes

Locke

Montesquieu ve Rousseau’dur
