İLK YARDIM
İnsan vücudu
dünya üzerindeki en karmaşık ve gelişmiş sistemlerden biridir. Beyin adı verilen organın emir
komuta ve kontrolünde işlevlerini yerine getirir. Fakat çok çeşitli nedenlerden dolayı
faaliyetlerinden bazılarını veya birçoğunu yerine getiremeyecek durumda kalabilir
zarar görebilir. Bu zararlar büyük bir yelpaze teşkil ederler ve bu yelpaze
vücudun kendi kendini tamir edebileceği sıyrıklar veya derin olmayan kesikler gibi zararlardan müdahaleye gerek kalabilecek hastalıklara ve en sonunda vücudun bütün faaliyetlerini durdurabileceği pozisyona kadar genişler. Günümüz tıp bilimi ve teknolojisi
oluşabilecek bir çok zararı ve hastalığı tedavi edebilecek durumda olmasına rağmen
bilinmeyenlerden ve insan fizyolojisinin karmaşıklığından dolayı bazı hastalıklara da henüz çözüm bulamamıştır. Yelpazenin kötü tarafına doğru yaklaşıldıkça
zarar gören insanlara yardım etmede zaman ve uzmanlık önem kazanır. Ciddi hastalıklara ve problemlere müdahale
gerekli malzemenin ve uzman kişilerin bulunduğu tıbbi merkezlerde yapılır. Fakat problem meydana geldiği andan tıbbi merkeze ulaşılana yada problem tedavi edilene kadar geçen sürede hastaya hemen müdahale edilmesi ve kontrol altında tutulması çok önemlidir. İşte bu süre içinde yapılabilecek bir takım prosedürlere İLK YARDIM denir.
İlk yardımda ana amaç
hastanın işlevini yitirmiş bazı hayati fonksiyonlarını tekrar çalıştırabilmek
çalıştırılamıyorsa bunları suni olarak teşkil etmek ve daha kötü bir duruma düşmesini engellemektir. Doğal olarak bütün bunların sağlanabilmesi için bir eğitim gerekmektedir. Günümüzde insanların genel bir ilk yardım eğitimi almaları şiddetle tavsiye edilmekte
hatta bazı iş kollarında zorunlu tutulmaktadır. Aksi takdirde bilinçsizce yapılan bir çok şey hastaya daha da zarar verecektir. Karada yaşamaya adapte olduğumuzdan dolayı sualtı dünyasında bulunmak
insan için doğal olmayan bir olaydır. Bir takım fazladan teknolojik aletleri kullanmadan kısıtlı derinliklerde
kısa süreler belki kalabiliriz ama orada devamlı yaşayamayız. Regülatörler ve tüpler gibi teknolojik aletler kullanılsa dahi
belki derinlikler ve zaman biraz daha artırılabilir
fakat yine de devamlı yaşam şu an için imkansızdır. Çünkü sualtı
karadan daha değişik bir ortamdır ve fiziksel kanunlar bu bize yabancı dünyada daha değişik işler. Bu da vücut fonksiyonlarımızı etkileyerek
hem psikolojik hem de fizyolojik problemlerin oluşmasına neden olur. Balıkadam olarak bizler
temel ilk yardım eğitiminin haricinde
sualtı fizyolojisi ve etkilerini iyice bilmeli ve bunların yaratabileceği problemler meydana gelirse doğru müdahalesini yapabilecek pozisyonda olmalıyız. Çünkü balıkadamlar tarafından tercih edilen iyi dalış bölgeleri ıssız yerler olabilir ve bir tıbbi merkeze ulaşmak veya yardımın oraya ulaşması zaman alabilir. Dalış ile ilgili hastalıkların ilk yardımı daha fazla bilgi ve malzemeyi içerir. Şiddetle tavsiye edilen bu eğitimi de almanızdır. Cankurtaran balıkadam olabilmek sadece ilk yardım bilgilerini değil
aynı zamanda sualtı tecrübesini ve yüksek kondisyonu da gerektirir. İlk yardımda zaman önemli bir faktör olduğundan dolayı
su üstü veya altında oluşabilecek problemlere acil olarak müdahale etmek hastanın durumu açısından büyük faydalar sağlayacaktır. Bu bölümde anlatılanların amacı ilk yardım eğitimi vermek değildir. Çünkü bu eğitim yetkili profesyonellerin kontrolü altında verilmeli ve uygulanmalıdır. Amaç
bu eğitimi almış olan insanlara yardımcı olmaya çalışmaktır.
Temel ilk yardım eğitimi alan kişiler “ilk yardım eğitimi al
hayat kurtar” tarzındaki sloganları ilk etapta yanlış algılamakta ve yardım ettikleri herkesi kurtarabileceklerini sanmaktadırlar. Halbuki kazazedenin problemine ve bu probleme ne kadar maruz kaldığına bağlı olarak mümkün olmayabilir de. Önemli olan
doğru reaksiyonu zamanında göstererek
kurtulabilecek insanlara yardım etmektir. Genel prensip
gerekli tıbbi yardım yapılana kadar
hastayı içinde bulunduğu problemden kurtarıp
ona daha iyi bir pozisyon yaratmak
eğer bu yapılamıyorsa en azından daha kötü bir duruma düşmesini engellemeye çalışmak olmalıdır.
İlk yardım yapan insanlar hata yapabilecekleri düşüncesiyle veya hastanın ölme riskinin olması dolayısıyla stres yaşarlar. Bu stres kurtarıcıyı kötü yönde etkiler. Eğitim
bilgi ve bunların unutulmaması için periyodik tekrarı
bu stresi minimuma indirir. İlk yardım yapılması gerekli bir durumda kurtarıcı
aşağıdaki faktörlere dikkat etmelidir:
1- İlk yardıma başlamadan önce hastaya yardım edebilecek daha yetkili birinin olup olmadığını öğrenmek
var ise ona asistanlık yapmak
yoksa hemen müdahaleye başlamak yerinde olacaktır.
2- İlk yardımda zaman ve doğru müdahale en önemli iki konuyu oluşturur. Zaman kaybı veya yanlış müdahale hastayı daha kötü bir pozisyona sokabilir.
3- Fiziksel sorunlar psikolojik problemleri de beraberinde getirir. Örneğin fiziksel olabilecek streslere müdahale edilmemesi
psikolojik streslerin oluşmasını sağlayabilir.
4- Bütün yaralı insanlar
fiziksel olduğu kadar
duygusal yardıma da ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden kurtarıcının davranışları
hastaya yardım da edebilir
zarar da verebilir.
5- Hastaya yardım ederken
onun kendine yardım edildiğini bilmesi
endişesini azaltacak ve biraz daha rahatlamasını sağlayacaktır. Bu yüzden o kişiye yardım edebileceğinizi belirtmek ve yapılanları anlatmak çok faydalıdır.
6- Şuuru yerinde olmayan hastaların bile bazen duyabildiği ve olanları anlamaya çalıştığı saptanmıştır. Bu yüzden ne olursa olsun
hastaya olumlu yaklaşmak ve davranmak
ayrıca sizi duyabiliyormuş gibi onunla konuşmak önemlidir.
7- İlk yardımda önemli olan hastaya yardım edebilmektir. Onu daha kötü duruma sokabilecek şeyler asla yapılmamalıdır.
8- Genellikle ilk yardım yapılan hasta
çok gerekliyse hareket ettirilmelidir (Hastanın yangın mahallinden veya sudan çıkarılması gibi).
9- Bir hastalık veya kaza olayına yaklaşırken
kurtarıcı olarak kendinizi korumanız da önemlidir. Böyle of aylarda
elektrik kaçakları
kimyasal sızıntılar
oksijen yetersizliği gibi olabilecek problemlerden kendinizi sakınmalısınız.
10- Hastaya yardım ederken koruyucu eldivenler ve koruyucu bariyerler kullanmak
AİDS veya sanlık gibi infeksiyöz hastalıklardan
sizi korur. Bu yüzden aşırı dikkatli olunmalı ve ilk yardım çantasında yukarıdaki malzemelerden muhakkak bulundurulmalıdır
11- İlk yardım esnasında mümkün olduğu kadar çok bilginin toplanması (olayın nerede
nasıl
niçin ve ne zaman olduğu gibi) ve bunların yetkili mercilere iletilmesi gerekir. Ne kadar çok bilgi olursa işin uzmanları o kadar iyi yardım edebilirler.
12- Dalışla ilgili kazaların Çoğunun ilk yardımında (dekomprasyon hastalığı
gaz embolisi
boğulmaya yakın hal vs.) saf oksijen kullanılması gerekirken
diğer ilk yardımlarda oksijen kullanılmamalıdır.
13- İlk yardım çantasındaki ilaçların güncelliği ve malzemenin hijyeniği çok önemlidir. Sterilizasyonunu kaybetmiş malzeme ve kullanım zamanı geçmiş ilaçlar kontrol edilmeli ve değiştirilmelidir.
14- Medikal problemler işaretler ve semptomlarla tarif edilir. İşaretler
kurtarıcının görebildiği
duyabildiği
hissedebildiği bulgulardır. Semptomlar ise hastanın hissettikleridir. Değerlendirmede
hastayla konuşarak (eğer konuşabiliyorsa) işaret ve semptomları bir arada kontrol etmelidir.
15- Kurtarıcı ilk yardıma
tıbbi bir merkeze gidene
daha yetkili biri gelene veya bu işi yapamayacak duruma düşene kadar devam etmelidir.
Kazayı oluşturacak nedenleri bilerek
bu nedenlerin gerçekleşmesini önlemek
kazaların oluşmamasını sağlayan en etkili yöntemdir. Bu nedenle balıkadamlar için emniyetli dalış kurallarına uymak önem arz eder. Genellikle dalışla ilgili kazaların oluşmasının nedeni
bu kurallara uymamaktan
kişisel hatalardan veya umursamazlıktan kaynaklanır.
İLK YARDIMDA ÖNCELİKLER
İlk yardım yapılması gerekli her hangi bir hastayla karşılaşıldığında
yapılacakların önceliği önem taşımaktadır. Aynı zamanda ilk yardım için gereken malzemelerin bulunması ve bu malzemeleri kurtarıcının kullanabilmesi için gerekli eğitimi almış olması gerekmektedir. İlk yapılması gereken şey hayatı tehlikeye sokucu fonksiyonların kontrol edilmesi ve gerekiyorsa hemen müdahale edilmesidir. Unutulmamalıdır ki bu gibi durumlarda zaman çok kritiktir ve doğru müdahale yapılmalıdır. Gecikmeler veya yanlış uygulamalar hastayı daha da kötü duruma sokar. İlk olarak hayati fonksiyonların kontrolüne “ön değerlendirme” adı verilir. On değerlendirme sırasıyla aşağıdaki işlemleri içermektedir:
1- Uyarma:
Uyarmada hastanın omzuna vurularak yüksek sesle iyi olup olmadığı sorulmalıdır. Böylelikle hastanın kendinde olup olmadığı anlaşılabilir. Eğer hasta bilinçliyse ve konuşuyorsa bu işlemin yapılmasına gerek yoktur.
2- Solunum yolunun açılması:
Hasta bilinçsizse solunum yolunun açılması gerekir. En iyi yöntemlerden bir tanesi çeneyi çene kemiğinden tutarak yukarıya doğru kaldırmak ve alma hafifçe bastırmaktır. Bilinçsiz hastada dil duruş pozisyonu itibarıyla soluk borusunu bloke edebilir. Başın pozisyonunu değiştirilmesi dilin geride kalmasını ve ciğerlere giden solunum yolunun açılmasını sağlayacaktır.
3- Solunum kontrolü:
Solunum yolu açıldıktan sonra görerek. hissedere ve dinleyerek hastanın nefes alıp almadığı kontrol edilmelidir. Nefes sesinin dinlenmesi. nefesin yüzde hissedilmesi ve akciğer hareketinin gözlemlenmesi solunumun olup olmadığının tespitinde kullanılan metottur. Burnun önüne konan küçük bir aynanın üzerindeki buğulanmayı takip etmek de yardımcı olabilir. Hasta nefes almıyorsa derhal suni solunuma başlanmalıdır.
4- Dolaşım (nabız) kontrolü:
Solunumun ardından bilinçsiz bir hastanın nabzının düzenli olarak atıp atmadığı kontrol edilmelidir. Bu işlem 5 ila 10 saniye boyunca boyun bölgesindeki karotid arterden veya kasıklardan yapılabilir. Eğer nabız yoksa suni somumla birlikte yapay dolaşım da kalp masajıyla sağlanmalıdır.
5- Kanama kontrolü:
Hastanın nabzı atıyorsa ve nefes alıyorsa
ciddi kanamaların olup olmadığı araştırılmalı ve varsa kontrol altına alınmalıdır.
6- Şok tedavisi:
Nabzı atan ve nefes alan hastaya şok tedavisi uygulanmalıdır.
TANIMI :
Ani olarak hastalanan veya kazaya uğrayan kimseye anında
olay yerinde ve çevre imkanlarından yararlanılarak yapılan
tıbbi olmayan geçici müdahaleye İLKYARDIM denir.
İLKYARDIMDA AMAÇLAR :
1- Hayat kurtarmak
2- Durumunu korumak
3- Sakatlıkları önlemek
İLKYARDIMDA 6 SAFHA :
1- Tedbir (İlkyardımcının kendisinin ve kazazedenin güvenliğinin sağlanması)
2- Teşhis
3- Tedavi
4- Telekomünikasyon (haberleşme)
5- Triaj (öncelikli kazazedenin belirlenmesi)
6- Taşıma
İLKYARDIMCI da bulunması gereken özellikler :
1- Her zaman tedbirli olmalıdır
2- Soğukkanlılığını korumalıdır
3- Cesaret gösterilerinden ve emin olmadığı uygulamalardan kaçınmalıdır
İLKYARDIM da haberleşebilecek telefon numaraları :
0-232-2777333 DEÜ-Zehir Danışma Merkezi
0-800-3147900 Sağlık Bakanlığı
Zehir Danışma Merkezi
ücretsiz hat
110 İtfaiye
112 Ambulans
154 Trafik polisi
155 Polis imdat
156 Jandarma imdat
ECZADOLABInda bulundurulması gereken malzemeler
1- Üçgen sargı bezleri ( 1
2
3
4)
2- Rulo sargı bezleri
3- Steril gazlı bezler
4- Flaster
5- Çengelli iğneler
6- Pamuk
7- Yara bandları
8- Antiseptik solüsyonlar (Batikon/Mersol 50 ml/100 ml )
9- Turnike lastiği *
10- İlkyardım rehberi
11- Ağrı kesici
İLKYARDIM ÇANTASInda yukarıdaki malzemelere ek olarak bulundurulacaklar :
12- Tebeşir
13- Makas
14- Cep feneri
15- Kağıt
kalem
16- Boyunluk (servikal kollar)
* Turnike lastiği gerekli değildir; onun yerine
üçgen sargı bezi
kravat veya herhangi bir kumaş parçasını kullanmak daha uygundur.
SOLUNUM SİSTEMİ VE SUNİ SOLUNUM
Solunum Sistemi
üst solunum yolu (ağız
burun
boğaz ) ve alt solunum yolundan ( larenks
trakea
bronşlar
akciğerler ) oluşmaktadır. Diyafragma
göğüs kafesi kasları ve yardımcı solunum kasları
solunumun düzenli olmasını sağlarlar
1.
Solumun Sistemi
2.
Suni Solunum
3.
Yabancı Cisim Tıkanmaları
4.
Suda Boğulma
SOLUNUM SİSTEMİ
Vücudu oluşturan tüm hücreler yaşamlarını sürdürmek için bir dizi kimyasal işlemler yaparlar
bu işlemlere METABOLİZMA denilmektedir. Metabolik işlemler esnasında her hücre oksijen ve glikoz kullanır; karbondioksit ile diğer atık maddeleri üretir:
( Glikoz ) C6H1206 + 6 O2 ® 6 CO2 + 6 H2O + Enerji
Görüldüğü gibi kimyasal işlemlerin olabilmesi için oksijene gereksinim vardır. Ayrıca hayati organlara ( kalp
beyin gibi ) birkaç dakika oksijen gitmediği takdirde hücrelerde hasar oluşmaktadır.
Soluduğumuz hava normalde % 21 oksijen
% 78 azot
% 1 oranında diğer gazları içermektedir. Biz soluduğumuz havada bulunan % 21 oranındaki oksijenin sadece % 5-6 sını kullanırız.
Oksijen yokluğunda görülebilecek sorunlar:
0 -1.dakikada kardiyak hassasiyet ( aritmi vb.)
1 -4. � beyinde hasara eğilim
4 -6. � beyin hasarı başlar
6 -10. � beyin hasarı artar
10 + � geri dönüşsüz beyin hasarı
Oksijenin atmosferden alınıp hücrelere iletilmesi iki sistemin iyi çalışmasına bağlıdır; 1- solunum sistemi
2- dolaşım sistemi dolaşım)
Solunum yolu
solunum
dolaşım veya kalp fonksiyonlarında oluşabilecek herhangi bir bozukluk beyin hasarı veya ölümle sonuçlanabilir.
SOLUNUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Normalde solunum kendiliğinden
sessiz
ağrısız
kolaylıkla gerçekleşir. Solunum sayısı değişmekle beraber genellikle erişkinde 15-20 kez/dk
çocukta 20-30 kez/dk
bebekte 30-40 kez/dk arasındadır
normal solunum yüzeysel veya derin değildir.
Solunum BAK-DİNLE-HİSSET yöntemiyle saptanır. Bak
göğüs kafesi kalkıyor iniyor mu ? Dinle
soluk sesi duyuluyor mu ? Hisset
soluk yanağa geliyor mu ? Bu soruların yanıtları olumsuzsa ya da ağza burna ayna veya cam tutulduğunda buharlaşma olmuyorsa solunum yok demektir. Solunum durduğunda dokular oksijenlenemeyeceği için dudaklar ve tırnaklar siyanotiktir (morarmıştır).
SOLUNUM İLE İLGİLİ SORUNLAR VE OLASI NEDENLERİ:
Solunum hızlı ve yüzeysel ise
nedeni : egzersiz
koşma
ateşli hastalıklar
şok
zehirlenme vb. olabilir.
Solunum derin
zorlanarak
kesik kesik ise
nedeni : solunum yolu kısmen tıkalı ya da akciğer sorunu olabilir.
Kişi konuşamıyor
öksüremiyor ve refleks olarak iki eliyle boğazını tutuyorsa
nedeni:soluk yolu yabancı cisimle tıkanmıştır. Bir süre sonrada bilinç kaybı gelişir.
SUNİ SOLUNUM
Bir kazazedenin yanına varıldığında ilk önce ABC kontrol edilerek sürekliliği sağlanmalıdır.
A ( Airway ) : Soluk yolunun açıklığının saptanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.
B ( Breathing ): Solunumun varlığının saptanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.
DOLAŞIM SİSTEMİ VE KALP MASAJI
Dolaşım sistemi; arterler
arterioller
kapiller
venüller ve venlerden oluşan birbirine bağlı tüplerin oluşturduğu karmaşık bir sistemdir.
Kalp
bu sistemin içinde
itici bir güç olarak merkezde yer almaktadır. Kan
kalbin oluşturduğu basınçla tüm vücudu dolaşır. Kalp
yaklaşık olarak kişinin yumruğu büyüklüğünde
içi boş
kastan oluşan bir organdır. Septum denilen bir duvarla ortadan sağ ve sol olarak önce ikiye
bunlar da tekrar üst ( atrium→kulakçık ) ve alt ( ventrikül→karıncık ) olmak üzere ikiye bölünür; toplam dört boşluktan oluşur.
Vücuttan dönen kirli kan sağ kulakçığa
sağ kulakçıktan sağ karıncığa geçer
sağ karıncıktan da temizlenmek üzere pulmoner atardamarlarla akciğerlere taşınır. Akciğerlere ulaşan kan CO2 - O2 değişiminden sonra pulmoner toplardamarlar vasıtası ile vücuda pompalanmak üzere sol kulakçığa
oradan sol karıncığa geri taşınır
sol karıncıktan da aorta vasıtası ile vücuda dağıtılır. Kulakçık ile karıncık (Atrium ile ventrikül) arasındaki akışlar
geri dönüşe izin vermeyen kapaklar tarafından kontrol edilmektedir. Kanın geri dönüşünü önleyen bu sistemler sayesinde dolaşım sistemi tek yönde hareket ederek normal akışını sürdürür (arter:atardamar; kapiller:kılcaldamar; ven: toplardamar).
KALP DOLASIMI FLASHINI iZLEMEK iCİN TIKLAYINIZ!!!
Nabız : kanın sol karıncıktan büyük atardamarlara pompalanması sırasında
uç noktalardaki atardamarlarda (periferik arterlerde) oluşturduğu dalgalanmadır. Kalp atışının uçtaki atardamarlardan (periferik arterlerden) hissedilmesine NABIZ denir.
Normalde nabız (kalp atım hızı/sayısı) erişkinde 60-90 kez/dk
çocukta 80-100 kez/dk
bebekte 100-120 kez/dakika civarındadır.
Nabız alınan noktalar: Boyun (karotis arter
şah damarı)
el bileği (radiyal arter)
kasık (femoral arter)
dirsek içi (brakiyal arter)
diz arkası ( popliteal arter)
ayak üstü
kulak önü
şakak vd.
* Bebeklerde nabız
dirsek çukurunun hemen yukarısından
kolun iç kısmından ( brakiyal arterden ) alınabilir .
** Şah damarından canlı kişilerin nabzı alınmaz; 5 saniyeden uzun süre ve çift taraflı kesinlikle bastırılmaz aksi halde kalp zarar görür (bradikardi gelişir).Önceleri
solunumu durmuş ve nabzının da olmadığı varsayılan kişilerde nabız kontrolü için şah damarından bakılıyordu
ancak 2005 yönergelerine göre bu kaldırıldı..
*** Nabız alınırken
damarın üzerine çok hafif ya da fazla bastırılırsa
nabız hissedilmeyebilir.
Kan basıncı (arteryel tansiyon )
kanın arterlerden geçerken arter duvarına yaptığı basınçtır. Sol ventrikülün ( karıncık) kasılarak kanı aortaya pompalamasına SİSTOL ( büyük tansiyon
maksima )
gevşeyerek kanla dolmasına ise DİYASTOL ( küçük tansiyon
minima ) denilmektedir.
Kan basıncının ortalama değerleri erişkinde 110-120 / 70-80 mmHg
çocukta 90 / 60 mmHg
bebekte 70 / 50 mmHg�dır.
Kan basıncı
kolda dirseğin 3 cm üstünden
bacakta ise diz üstünden ölçülür.
KALP BASISI
Eğer nabız alınamıyor
gözbebekleri büyümüş ve ifadesiz ise
kalp durmuş demektir ve yeniden çalışması için hemen girişim yapılmalıdır. Kalbin yeniden çalışması için yapılan girişime KALP MASAJI denir.
Kalp masajının yapılabilmesi için kalbin tamamen durduğundan emin olunmalıdır.
YAVAŞ TA OLSA ÇALIŞAN KALBE ASLA MASAJ YAPILMAZ !
UYGULANIŞI: Tüm yaş gruplarında göğüs kemiğinin alt yarısına
göğüs kemiği üçte bir oranında içe çöktürülecek şekilde bastırılır. Burada dikkat edilmesi gereken
göğüs kemiğinin(sternumun) ucundaki ksifoid denilen kıkırdak çıkıntının üzerine bastırılmamasıdır. Aksi halde bastırıldığında kırılabilecek bu çıkıntı iç organlara zarar verebilir. O nedenle sternumun alt ucu bulunup el onun yukarılarına yerleştirilmelidir. Önerilen: elinizi göğüs kemiğinin tam ortasına yerleştirin !!!
Yardım gelene kadar
kazazede/hasta (K/H) hareket edene kadar ya da siz tükenene kadar TYD ne devam edilir.
ERİŞKİNDE(8 yaş üstü) : Sternumun ( göğüs kemiğinin ) 1/2 alt kısmına veya sternumun alt ucunda yer alan ksifoid denilen çıkıntının iki parmak üstüne uygulanır. Uygulamacı hastanın yanına
göğüs kemiğine paralel olarak diz çöker. Elinin topuk kısmını ksifoidin iki parmak üstüne yerleştirir. Diğer elinin topuk kısmını da o elin üzerine yerleştirir. Kollarını bükmeden
omuzdan kuvvet alarak göğüs kemiğini
göğüs yüksekliğinin üçte biri içeri çöktürülecek (4-6 cm) kadar bastırır.
ÇOCUKTA(1-8 yaş arası) : Erişkinle aynı yere ancak tek el veya çocuğun gelişimine göre iki elle; göğüs yüksekliğinin üçte biri içeri çöktürülecek( 2
5-4 cm) kadar basınç uygulanır.
BEBEKTE : İki meme başının ortasına iki parmak ( orta ve yüzük parmakları) yerleştirildikten sonra göğüs yüksekliğinin üçte biri içeri çöktürülecek (1
5-2
5 cm) kadar bastırılır
KANAMA VE KANAMALARIN KONTROL ALTINA ALINMASI :
Kanama
tartışmasız
belli başlı acil sorunlardan biridir. Kanama mutlaka kısa sürede belirlenmeli ve ciddiyeti değerlendirilerek
kontrol altına alınmalıdır.
Kanın damar dışına çıkmasına KANAMA (HEMORAJİ) denir. İç ve dış kanama olmak üzere ikiye ayrılır.
İç kanamalar gözle görülemediklerinden
belirlenmeleri ve en kısa zamanda hastaneye ulaştırılmaları önemlidir. Halbuki dış kanamalar gözle görülebilir ve durdurulma yöntemleri ile kontrol altına alınabilirler. Kanama başlangıçta halsizlik yapar
eğer kontrol altına alınmazsa şok ve ölüm gelişebilir.
Normal bir erişkinin vücut ağırlığının ortalama 1/13� ünü kan oluşturmaktadır. 70 kg� lık bir kişide 5-6 lt civarında kan bulunduğu varsayılmaktadır. % 10 oranındaki kan kaybı (ortalama erişkinde 600 ml
çocukta 200-300 ml
bebekte 25-30 ml ) oldukça tehlikelidir. Kanama nedeniyle kaybedilen kan miktarına göre kişide oluşabilecek belirti ve bulgular için TIKLAYINIZ.
Kanamaların Sınıflandırılması :
I- Kanamanın meydana geldiği yere göre :
1- İç kanama
2- Dış kanama
II- Kanayan damarın cinsine göre :
1- Atardamar (arter) kanaması : Parlak kırmızı renklidir
kalp atımı ile eşzamanlı fışkırır
2- Toplardamar (ven) kanaması : Koyu kırmızı renklidir
devamlı akar
3- Kılcaldamar (kapiller) kanaması : Devamlı
yavaş
sızıntı şeklinde akar.
** Kısa sürede fazla miktarda kan kaybını vücut dengeleyemez (tolare edemez) ve şok gelişir. Oysa az miktarda ve uzun zaman süresi içindeki kan kaybını vücut kısmen de olsa dengeleyebilmektedir. Örneğin: kan verme işleminde 500 ml kan
10 - 15 dakika gibi bir zaman zarfında ve kontrollü olarak alındığından
vücutta herhangi bir sorun oluşturmamaktadır.
1- İÇ KANAMA
İç kanamanın vücut dışında en sık görülen belirtileri ezikler ve çürüklerdir. Bu belirtiler yumuşak doku içine kanama olduğunun göstergesidir. İç kanamalar
gözle görülemeyen kanamalar olmasına rağmen
dışa açılan bir iç organda meydana gelmişse
daha kolay ve çabuk fark edilirler; örneğin : mide
akciğer
böbrek kanamalarında olduğu gibi. İç kanamayı düşündüren bulgular genellikle hipovolemik şoka ait bulgulardır.
İç kanama bulguları :
- Nabız zayıf ve süratlidir (ipliksi)
- Deri soğuk ve nemlidir (yapışkandır)
- Gözler donuk
gözbebekleri genişlemiş ve ışık refleksi zayıftır
- Hastada genelde susuzluk hissi ve huzursuzluk vardır
- Bulantı
kusma olabilir
- (Geç bulgu: Kan basıncı düşer)
İlkyardım: Herhangi bir vurma
çarpma
darbe sonrası bu belirtiler söz konusuysa
bu durumda yapılacak en doğru şey
kişiyi bir an önce hastaneye ulaştırmak olmalıdır. (bakınız: şok)
2- DIŞ KANAMA
Kanamayı durduran savunma mekanizmaları damarın kesilmesi sonucu hava ile temas edince faaliyete geçerek önce kesilen damar uçlarının büzülmesini sağlarlar. Daha sonra kesik damar uçlarında pıhtı oluşur
pıhtı büyüyerek damarı tıkar ve böylece kanama durur.
Vücuttaki pıhtılaşma mekanizmalarını dokular ve doku sıvıları uyarır. Normalde atardamar ve toplardamardaki kan
aradaki damar duvarı nedeniyle
doku ve doku sıvıları ile temas etmediğinden
damar yaralanmadıkça pıhtılaşma olmaz. Damar yaralandığında
kanama fazla olacağından pıhtılaşma gecikebilir
o nedenle pıhtılaşmayı hızlandırmak için kanama durdurma yöntemlerine başvurulur.
Dış kanamaları durdurma yöntemleri :
- Parmakla (lokal
yerel) basınç (1
2 )
- Basınçlı sargı
- Yaranın üstünde yer alan artere / damar köküne basınç (femoral arter
brakial arter
temporal arter
vd)
- Elevasyon ( kanayan kısmın kalp seviyesinde veya üzerinde tutulması )
- Turnike
- Atelleme ( kanamayı doğrudan durdurma yöntemi değildir ! Kırıkların sabitlenmesi sonucunda kanamanın da kontrol altına alınmasını sağlar ).
TURNİKE : Diğer yöntemlerle durdurulamayan kanamalarda en son seçenek olarak uygulanmalıdır. Genellikle organ kopmalarında veya derin arter kesilerinde
tek kemikli olan üst kola veya üst bacağa uygulanır. Amaç
kanayan atardamarı
kemik ile deri arasında sıkıştırarak
yaralı yere olan kan akımını engellemektir. Ara ara gevşetilmelidir
aksi halde gangren gelişebilir.
İp
tel
ince sert lastik cilde zarar vereceğinden kesinlikle kullanılmaz.
Üçgen sargı bezi
çorap
kravat veya herhangi bir enli kumaş parçası ile turnike yapılabilir.
Turnike en fazla iki saat uygulanabilir. Gevşetme süresi ilk bir saatte 10- 20 dakikada bir
sonraki bir saatte ise 5-10 dakikada bir olmalıdır. Gevşetme süresi turnike uygulanan yerin
yaralı kısma olan uzaklığı ile ters orantı olmalıdır. Mesafe uzunsa
gevşetme süresi kısa olmalıdır. Turnike gevşetildiğinde
lokal basınç yapılmalı ve cilt normal rengine döndüğünde
turnike yine sıkılmalıdır.
DESTEKLEME (ATELLEME) : Yaralı kol veya bacaklardaki kanamaların çoğu
kırılan kemiğin sivri uçları ile kasların yırtılması ya da kırılan kemiğe yakın damarların yırtılması sonucunda meydana gelir. Kol veya bacak sabitlenmezse
hasar ve kanama devam eder. Ekstremitenin (kol veya bacak ) sabitlenmesine destekleme denilmektedir. Kırık kemik uçları kontrol altına alındıklarında kanama da azalacaktır.
EPİSTAKSİS (BURUN KANAMASI) :
Kafatası kırığı
darbe sonucu oluşan yüz yaralanmaları
sinüzit
enfeksiyon
burun anomalisi
yüksek tansiyon
kanama bozuklukları gibi nedenlerle oluşabilir.
İlkyardım:
- Kişi dik oturtulur
başı hafif öne eğilir ve burun kanatlarından iki parmakla bastırılır.
- Burna
alna ve enseye soğuk ıslak bez konarak lokal soğutma ile kanama kontrol altına alınabilir.
- Özellikle endişeli ve yüksek tansiyonlu kişilerin sakinleştirilmesi önemlidir.
Kanamaların tanımında kullanılan bazı terimler :
HEMATEMEZ : Kusmuk ile kan gelmesi
HEMOPTİZİ : Öksürükle kan gelmesi
HEMATOM : Deri altında yumuşak dokuda kan birikimi ile oluşan yumuşak kitle
EKİMOZ : Deride siyah ve mavi renk değişikliği; morluk
çürük.
MELENA : Katran gibi siyah dışkı
HEMATOŞEZİ : Rektumdan parlak kırmızı kanama
HEMATÜRİ : Kanlı idrar
ŞOK
Dolaşım sistemi
kanın tüm hücre ve dokulara ulaşmasını sağlar. Bu sistem sayesinde her hücreye oksijen ve besin maddesi taşınır ve hücrelerden metabolik atıklar uzaklaştırılır.
Beyin
medulla spinalis ve kalp gibi organların devamlı ve belirli miktarda kana gereksinimleri vardır ve kan akımının kesilmesine birkaç dakikadan fazla tahammül edemezler. Aksi halde
hücreler ya ölürler ya da fonksiyonlarını kaybederler.
Kalp
kanın dolaşım sistemi içinde sürekli dolaşmasını sağlar; bir dakikada ortalama 6 lt kanı
sadece 6 lt alan sisteme pompalar. Dolaşım sistemi tarafından
vücudun her tarafına yeterli miktarda kanın pompalanamadığı duruma ŞOK denilmektedir. Şokun oluşabilmesi için
mutlaka kişide bir sorun olmalıdır ve bu sorun kontrol altına alınamadığı için kişinin durumu gittikçe bozulmalıdır. Örnek : kişinin bacak kemiği kırılmış
şiddetli kanıyor ve hiçbir müdahale yapılmamışsa
şok gelişir.
Şoku oluşturan en önemli nedenler : - aşırı kan kaybı
- geniş ve derin yanıklar sıvı kaybı
- aşırı kusma ve ishal
- aşırı terleme .
Şok Çeşitleri :
Hipovolemik Şok : Damar içinde dolaşan sıvı hacmindeki azalma nedeniyle görülen şok çeşididir. Nedeni: Ani ve şiddetli sıvı veya kan kaybıdır.
Metabolik Şok : Damar dışı vücut sıvılarının kaybı söz konusudur. Nedeni: Aşırı kusma
ishal
terleme veya diyabetik koma olabilir.
Anaflaktik Şok : Şiddetli alerjik reaksiyon söz konusudur.
Nörojenik Şok : Sinir sisteminin dolaşım sistemi üzerindeki kontrolü kaybolmuştur.
Şokun Belirti ve Bulguları :
- Huzursuzluk ve endişe - Bakışlar mat ve anlamsız
gözbebekleri genişlemiş
- Hızlı ve zayıf nabız - Susama hissi
- Soğuk ve nemli deri - Bulantı ve kusma
- Aşırı terleme - Hipotansiyon
- Solukluk ve siyanoz - Hızlı gelişen şokta
şuur kaybı
- Yüzeysel
hızlı
zor
düzensiz ve tutuk solunum (özellikle göğüs yaralanmalarında)
Şokta İlkyardım :
- Öncelikle ABC değerlendirilir ve devamlılığı sağlanır (bkz : temel yaşam desteği) .
- Sıkı giysiler gevşetilir.
- Şok Pozisyonu verilir: bacaklar 25-30 cm yükseğe (kalp seviyesine) kaldırılır.
- Kanama durdurulur
kırıklar desteklenir
yaraların pansumanı yapılır.
- Isı kaybına karşı hastanın üstü örtülür.
- Hastanın nabzı
solunumu düzenli aralıklarla kontrol edilir.
- Yiyecek ve içecek kesinlikle verilmez.
YARALANMALAR
1.
Yaralanma(Açık ve Kapalı) Nedir?
2.
Göz Yaralanmaları
3.
Baş Yaralanmaları
4.
Göğüs Yaralanmaları
5.
Karın Yaralanmaları
6.
Omurga Yaralanmaları
YARALANMA:
Deri ve derialtı dokularının hasarına YARA denilmektedir. Yaralanmalarda genellikle ağrı ve fonksiyon kaybı vardır.
Yarayı açık ve kapalı olmak üzere iki başlık altında inceleyebiliriz. Her türlü açık yara enfeksiyon için açık bir kapı demektir.
O nedenle yaraya hemen müdahale edilmelidir.
KAPALI YARALANMALAR:
Üstteki deri tabakasında herhangi bir hasar
yani doku kaybı olmamasına rağmen darbe nedeniyle deri altındaki dokularda meydana gelen kanamalarla karakterize yaralanmalardır. Ekimoz ve hematom olarak sınıflandırılabilirler.
Ekimoz: Deri altındaki sınırsız kanamalar sonucu oluşan morarma ve çürüklerdir.
Hematom: Deri altındaki sınırlı kanamalardır
diğer adıyla kan toplanmasıdır. Hematom sadece yumuşak doku yaralanmalarında görülmez; kırıklardan veya herhangi bir damar yaralanmasından sonra da görülebilir.
Kapalı yaralanmalarda ilkyardım:
Kapalı yaralanmalarda ilkyardım
soğuk uygulama
dinlendirme ve yüksekte tutma şeklindedir. Bir havluya sarılmış buz torbası
etkilenen alana yerleştirildiğinde kanamayı azaltacaktır. Aradan saatler geçtikten sonra soğuk uygulamanın yararı olmayacağından
emilimi hızlandırmak ve ağrıyı azaltmak üzere sıcak uygulama önerilmektedir. Etkilenen kısım
günde bir kaç kez ılık-sıcak arası suya 10-15 dakika daldırılır veya sıcak su ile nemlendirilmiş havlu ile sarılır.
AÇIK YARALANMALAR:
SIYRIK (Abrezyon): Derinin sert ve pürtüklü bir yüzeye sürtünmesi sonucu oluşan yüzeysel yaralanmalardır. Yaralanan kısımdan kan sızabilir. Oldukça ağrılı olabilirler. Sıyrıklar
varsa antiseptikle silinebilir yoksa sabunlu su ile yıkanıp kuru ve temiz tutuldukları sürece daha çabuk iyileşirler. Ancak
kirli veya ıslak bir iş yapılacaksa yara mutlaka kapatılmalıdır.
KESİK (Laserasyon): Keskin ve düzgün yüzeyli nesne ile meydana gelir. Kesilmiş düzgün veya parçalı bir yara oluşur. Kesik şeklindeki yara deri altındaki dokuya
kasa
sinire ve kan damarlarına kadar derinleşebilir.
Kesik yaranın kenarları antiseptikle silinir ve yara ağzı ucuca getirildikten sonra üzeri steril gazlı bezle kapatılarak
yaralı hastaneye götürülür.
YIRTIK; KISMİ KOPUK (Avülsiyon): Derinin bir parçası ya tamamen kopmuştur ya da küçük bir kısmı ile bağlı kalmıştır. Genelde çok kanarlar. Bu tip yaralanmalarda kısmen yada tam kopmuş olan deri (flap)
yaranın üzerine
normal yerine yerleştirilmeli
daha sonra üzeri steril pansumanla kapatılmalıdır. Yaralı hemen hastaneye götürülmelidir.
DELİNME: Bıçak gibi kesici-delici aletler veya kurşun gibi nesnelerle meydana gelir. Yara girişi küçük olduğundan
dışa kanama genellikle önemli değildir. Ancak derindeki dokulara önemli zarar verebilirler. Eğer bu yaralanma göğüs veya karında ise öldürücü olabilir.
Açık Yaralanmalarda İlkyardım: TIKLA
* Kanamayı durdur.
* Yaranın daha fazla kirlenmesini önle ( yara bandı veya steril gazlı bezle kapatarak).
* Yaralı kısmın hareket etmesini önle; dinlendir.
* Yara çok kirli ise mutlaka pansumanla kapatılmadan önce bulunabilecek en temiz su ile yıkanmalıdır. Bulunabilecek en temiz su : elimizin altında çaydanlıkta kalmış kaynamış ve soğumuş su
yoksa musluk suyu ya da şişe içinde satılan sular kastedilmektedir.
* Eğer açık yara
kirli-paslı metal veya toprakla temas etmişse
mutlaka TETANOS SERUMU ve/veya AŞISI yaptırılmalıdır.
* Yarada yabancı cisim varsa (Yabancı cisim batmışsa); TIKLA
- Yabancı cisimleri çıkarmaya çalışmayın
- Yabancı cismi sabitlemek üzere kalın pansuman malzemesi kullanın
- Hastayı vakit kaybetmeden hastaneye götürün
* Organ kopması söz konusu ise:
Mutlaka temiz
nemli ve soğukta muhafaza edilerek hastaneye götürülmelidir. ( Asla ıslatılmaz ve dondurulmaz ! )
Bunun için;
1- Kopan organ
nemli steril gazlı beze (yoksa en temiz su ile ıslatılarak iyice sıkılmış en temiz kumaş parçasına) sarılır.
2- Delik olmayan bir naylon torbaya konularak ağzı sıkıca kapatıldıktan sonra
bu naylon torba:
3- Buzlu su içine konarak
hastayla birlikte hastaneye götürülür. Burada önemli olan nokta: organın dondurulmadan ve ıslatılmadan hastaneye ulaştırılmasıdır. O nedenle organ doğrudan su içine veya buz üzerine konmaz !
Hasta ve kopan organ uygun koşullarda 6-12 saat içinde hastaneye yetiştirildiğinde; organın eski işlevlerini aynen yerine getirme olasılığı çok yüksektir.
GÖZ YARALANMALARI:
Görme organımızdaki yaralanmaları birkaç başlık altında inceleyebiliriz:
1- Yaralanmalar:
* Korneada yabancı cisim bulunması (göze yabancı cisim kaçması)
* Göze yabancı cismin batması
* Yırtılmalar
2- Yanıklar:
* Kimyasal yanıklar
* lsı (termal) yanıkları
* Işın yanıkları
1- YARALANMALAR:
Göze yabancı cisim kaçması: Yabancı cisim ( toz
kirpik vb) kornea üzerindedir veya gözkapağı altındadır. Bu durumda göz temiz su ile yıkanır. Eğer cisim göz kapağının altındaysa
göz kapağı ters çevrilerek pamuklu çubukla uzaklaştırılabilir.
Yabancı cisim batmışsa: Genel kural burada da geçerlidir: Batan cisimler çıkarılmaz
sabitlenir. Üzeri koni biçiminde bir malzeme (veya bardak) ile kapatılır. Gözler birlikte hareket ettiğinden sağlam göz de kapatılmalıdır.
Yırtılmalar: Yaralı göz hemen steril gazlı bezle kapatılır
sağlam gözde kapatıldıktan sonra en kısa sürede hastaneye götürülmelidir.
2- YANIKLAR:
Kimyasal Yanıklar: Tek ve ilk acil tedavi yıkamaktır. Yıkamak için her türlü temiz su (varsa serum fizyolojik tercih edilmelidir) kullanılabilir. Koşullar suyu göze dökmeyi
hastanın başını musluk altına sokmayı
su ile dolu bir kap içine göz sokularak göz kapaklarının hızla kırpıştırılmasını gerektirebilir. Gözü yıkarken suyun akış yönü içten dışa doğru olmalıdır
aksi halde sağlam gözde etkilenebilir. Daha sonra her iki gözde kapatılarak hastaneye ulaştırılır. Yıkama süresi en az 15 dakika olmalıdır.
Isı (alev) yanıkları: Göz kapakları genellikle kapanır ve yapışabilir. O nedenle her iki göz yıkandıktan sonra ıslak pansumanla kapatılarak hastaneye götürülmelidir.
Işın yanıkları: Kızılötesi ışınlar
çıplak gözle güneş tutulmasının izlenmesi
lazer ışını retinada ağrısız ancak kalıcı görme kaybına neden olur. Kaynak yapmak
uzun süreli güneş lambasına
ultraviyole ışınlarına ve parlak ışınlara (karla kaplı alanlar
çöl
durgun deniz gibi) maruz kalmak gözde yüzeysel yanıklara neden olabilir. İlk anda fazla belirti görülmezken
3-5 saat sonra kızarıklık
şişlik
aşırı gözyaşı salgılanması görülebilir. Gözler yine ıslak pedlerle kapatılarak
kişi hastaneye götürülür.
Hangi tip göz yaralanması olursa olsun
yaralı gözün yanı sıra sağlam göz de mutlaka kapatılmalıdır
yaralı gözün daha fazla zarar görmemesi için!.
BAŞ (KAFA) YARALANMALARI:
Kafa üstü düşme
denizde yere çakılma
trafik kazalarında ön cama çarpma sonucu görülen
açık veya kapalı olarak sınıflandırabileceğimiz kafa yaralanmalardır.
Açık Kafa Yaralanmaları: Yaralanma gözle görülebildiğinden gerekli pansuman yapılır
mümkünse baş 30 derece yüksekte tutularak (yarı oturur pozisyonda) hastaneye nakledilir. Eğer kulaktan veya burundan açık kırmızı renkli kanama ya da kanla birlikte berrak sıvı geliyorsa
BOS ( beyin-omurilik sıvısı) geliyor demektir. Bu şiddetli kafa yaralanmalarında (genellikle de kırıklarında) görülür. Bu gibi durumlarda kanayan burna ya da kulağa gevşek pansuman konarak dışarı akış sağlanır. Kesinlikle tampon yapılmaz!. Eğer BOS kulaktan geliyorsa
pansuman konulduktan sonra yaralı o kulağın üzerine gelecek şekilde yan yatırılır ve hastaneye nakledilir.
Kapalı Kafa Yaralanmaları: Gözle görülür bir yaralanma olmadığından
vurma
çarpma
düşme
darbe sonrası veya yüksek tansiyonu olan kişilerde aşağıdaki belirtiler görülürse ; bilinci kapalıysa yan yatırılarak
bilinci yerindeyse baş yüksekte olacak şekilde yatırılarak
hastaneye götürülmelidir.
Belirtiler:
- Fışkırır tarzda kusma
- Aniden başlayan baş ağrısı
baş dönmesi veya kulak çınlaması
- Kol (lar) veya bacak (lar) da karıncalanma
uyuşma
ilerleyen kuvvet kaybı
felç
- Sebepsiz uyku hali
konuşmada pelteklik
anlamsız konuşmalar
kendini kaybetme
bilinç kaybı
- Solunumda yavaşlama
iç çekmeler
sesli solunum
hızlanan ve yavaşlayan solunum
- Nabızda değişiklikler
vücut ısısında yükselme (kan basıncında yükselme)
- Kanama ilerledikçe gözbebekleri büyüklüğünde farklılık (ANİZOKORİ)
çift görme
görmede bulanıklık.
İlkyardım: Yukarıda bahsedilen nedenler sonucunda bu belirtilerden biri veya birkaçı görülürse
yukarıda anlatıldığı şekilde hemen hastaneye götürülmelidir.
GÖĞÜS YARALANMALARI
Tüm organ yaralanmalarında olduğu gibi göğüs yaralanmaları da vurma
çarpma
darbe sonucu oluşur ve ilkyardım uygulamaları açısından iki başlıkta ele alınabilir.
Kapalı göğüs yaralanmaları:Üstteki deri dokusu sağlamdır. Ancak vurma
çarpma
darbe sonucu derialtı dokusundaki hasar nedeniyle morarma
ağrı
kaburga kemiklerinde (kostalarda) kırıklar ve akciğerde yırtılma-yaralanma görülebilir. Ayrıca travma olmaksızın şiddetli kuru öksürük sonucunda da akciğerlerde yaralanma dolayısıyla da kapalı göğüs yaralanması ortaya çıkabilir.
Belirtileri:
- Şiddetli göğüs ağrısı
- Solunum güçlüğü
- Öksürme ile kanlı balgam veya tükürük gelmesi.
İlkyardım: Bu belirtiler görüldüğünde kişi hemen hastaneye götürülmelidir.
Açık göğüs yaralanmaları: Bıçak
şiş
kurşun gibi delici cisimlerle veya kaburga kemiği kırıklarında
kırık uçların göğüs duvarını delmesiyle meydana gelir.
Belirti ve bulgular:
- Yaralanan bölgede solunumla birlikte görülen veya artan şiddetli ağrı 
-Öksürükle kan gelmesi (hemoptizi)
- Yetersiz oksijenlenme nedeniyle mukozalarda morarma (siyanoz)
- Kan basıncında düşme
İlkyardım:
* KAPALI GÖĞÜS YARALANMALARInda kişi mümkün olduğunca kısa sürede hastaneye nakledilmelidir. Yarı oturur pozisyonda!
* YELKEN GÖĞÜS söz konusuysa
o taraftaki kol 45 derecelik açı ile göğüs üzerine kapatılır. Üçgen sargı bezi ile kol vücuda derin bir nefes aldırdıktan sonra bağlanır. Hasta yarı oturur pozisyonda hastaneye götürülür.
* AÇIK GÖĞÜS YARALANMALARInda
öncelikle açık yara kapatılarak içeriye hava emilimi engellenmelidir. Bunun için herhangi bir temiz
delik olmayan plastik/naylon torba
aluminyum folyo (sigara ya da çikolata ambalajında bulunan) veya nemli sık dokunmuş bir kumaş parçası kullanılabilir. TIKLA
Eğer plastik/naylon kullanılacaksa: Yara üzerine kapatıldıktan sonra dört bir tarafı flasterle vücuda yapıştırılır. Ancak bir köşesi açık bırakılır. Ondan sonra yelken göğüste olduğu gibi sabitlenerek ve aynı pozisyon verilerek hastaneye götürülür.
KARIN YARALANMALARI:
Kapalı karın yaralanmaları: Vurma
çarpma
darbe sonucu oluşabileceği gibi apandisit patlaması
barsak düğümlenmesi
karın içinde iltihaplanma ve kanamalar sonucunda da oluşabilir.
Belirtileri:
- Karın ağrısı
hareketle artan ağrı
- Bulantı
kusma
- Karında şişkinlik
sertlik
hassasiyet (hasta karnına dokundurmaz)
- Hasta hareket etmekten kaçınır
- Ateş
dudaklarda kuruma
susuzluk hissi
İlkyardım:
* Hemen hastaneye götürülür
*Kusma olasılığına karşı uyanık olunur( kusma olasılığına karşı hasta yan yatırılabilir)
* Şoka karşı hazırlıklı olunur
* Ağrının yeri
şiddeti
tipi ve süresi kaydedilir.
YAPILMAYACAKLAR:
* Ağrı kesici verilmez (teşhis koymayı engelleyeceği için)
* Yiyecek veya içecek kesinlikle verilmez (ameliyata alınmasını engeller)
* Karın üzerine sıcak uygulama (sıcak su termoforu
ısıtılmış ütü
vb) kesinlikle yapılmaz (soğuk uygulama yapmak dala akılcıdır).
Açık batın yaralanmaları: Hasta sırtüstü yatırılır. Yara çevresi antiseptikle iyice silindikten sonra yara ağzı ucuca getirilerek üzeri steril gazlı bezle kapatılır ve hastaneye götürülür.
Dikkat edilecek hususlar:
* Eğer iç organlar dışarı çıkmışsa
içeri sokulmaya çalışılmaz. Yara üzerinde toplanır
ılık ve nemli steril gazlı bezle örtülür ve aşağıda bahsedilen pozisyonlardan biri verdirilerek hastaneye götürülür.
* Yara vücut eksenine paralelse (yukarıdan aşağı doğru ise): hasta sırtüstü yatırılır ve bacaklar dümdüz uzatılır.
* Yara vücut eksenine dikse (sağdan-sola/enlemesine ise): hasta sırtüstü yatırılır ve bacaklar dizden bükülerek mümkün olduğunca karna doğru çekilir.
OMURGA YARALANMASI
Omurga 33 omurdan oluşmuştur. Boyun(servikal 7)
sırt (torakal 12)
bel (lumbal 5)
sakral (5) ve kuyruk sokumu (koksiks 3) olmak üzere beş bölüme ayrılır (Şekil 21). Omurlar arasında bulunan kıkırdak yastıkçıklar (diskler) hem hareketi sağlarlar hem de kemiklerin aşınmasını önlerler. Omurlar kuvvetli bağlarla birbirlerine bağlanmışlardır
bu bağlar birbirine komşu omurlar arasında küçük eğimlere olanak sağlamanın yanı sıra
birbirlerinin üzerinde durmasını sağlarlar . Omurgayı oluşturan omurların arka kısmında bulunan boşluk ile oluşan kanal (spinal kanal)
omurilik ve onu örten zarları içermektedir. Beyin omurilik sıvısı (BOS) bu zarlar arasında dolaşmaktadır. Tüm sinirler omurilik yoluyla beyne ulaşırlar. Omurga yaralanmalarında kırıklar ve/veya ezilmeler meydana geldiğinde omurilik etkilenirse felç hatta ölüm meydana gelebilir. Bir omurun diğeri üzerinde hafif kayması veya diskin kayması(bel fıtığı-herni)
milimetrik dahi olsa sinirlerin baskı altında kalması için yeterlidir. Bu nedenle omurga yaralanmalarında hastanın KESİNLİKLE HAREKET ETTİRİLMEMESİ gerekir.
Hasta sert bir zemin üzerine yatırılarak (ya da baş-sırt-kalça aynı düzlemde olacak şekilde) taşınmalıdır.
Omurga yaralanması olasılığı yüksek olan kazalar; otomobil-motosiklet kazaları
denize dalmalar
yüksekten düşmeler vb' dir.
Kaza sonrası bilinci kapalı her hastada omurga yaralanması olasılığı varsayılmalıdır.
Belirti ve bulgular:
-Ağrı: Hastanın bilinci yerindeyse ağrısını dile getirebilir. Bazen hasta ağrıdan yakınmayabilir bu gibi durumlarda hastanın hareket yeteneği gözlenir
Şayet hasta atellenmiş gibi yatıyorsa
hareket etmekten kaçınıyorsa ağrısı nedeniyle bu şekilde yatıyordur. omurga yaralanması olasılığı çok yüksektir.
-Kollar ve/veya bacaklarda uyuşma
karıncalanma veya güçsüzlük.
-Şekil bozukluğu: Omurgada pek rastlanmaz. İstisna olarak boyun omurlarında görülebilir; baş bir tarafa bükülmüştür.
-Hassasiyet.
-Paralizi (güç kaybı) ve/veya duyu kaybı. Kol ve/veya bacağını hareket ettirmesi istenerek motor kaybı; dokunarak ta duyu kaybı saptanabilir.
İlk Yardım:
* Tüm yaralanmalarda olduğu gibi öncelikle ABC kontrol edilir ve devamlılığı sağlanır.
* Kanamalar kontrol altına alınır
yaralar kapatılır.
* Hasta SERT VE DÜZ BİR ZEMİN üzerinde
SIRTÜSTÜ YATIRILARAK taşınır. Boyun kısmı (servikal omurlar) battaniye
havlu ya da ayakkabılarla sağa-sola hareket etmemesi için desteklenir. Sert ve düz zemin için; kapı
iki uzun sopa arasına gerilmiş battaniye kullanılabilir. Elbette ki varsa SEDYE en uygun taşıma aracıdır.
* Trafik kazasında
kazazede araçtan baş-sırt-kalça aynı hizada olacak şekilde çıkarılmalıdır
bunu sağlayabilmek için çevrede bulunabilecek (1 m civarında) sopa ya da tahta parçasından yararlanılabilir. Tahta sırta dayanarak aynı düzlemde kalması sağlanabilir.
ORGAN KOPMASI VE İLKYARDIM
Organ kopması (amputasyon
ampute organ); vücutta çıkıntı oluşturan organların herhangi bir nedenle bulunduğu yerden ayrılmasıdır.
Çıkıntı oluşturan organlar: burun
kulaklar
çene
kollar
bacaklar
eller
ayaklar
parmaklar şeklinde sıralanabilir.
Organın yerinden ayrılması
genellikle kazalar sonucunda görülmekle beraber tedavi amaçlı da (örnek: gangren nedeniyle ayakların kesilmesi…)olabilmektedir. Kaza nedeniyle oluşan organ kopmalarının en önemli nedenleri: motorlu araç kazalarında sıkışma
iş kazaları
düşme veya kesici nitelikteki bir şeyin düşmesi ve benzeridir.
Kopan organ
24 saat içinde(McCarthy
1990) uygun koşullarda
uygun hastaneye nakledildiği takdirde
yerine dikildiğinde eski görevini sürdürebilir.
Uygun koşullar: 1- Hasta
2- Kopan organ açısından ele alınmaktadır.
1- Hasta için uygun koşullar:
- Kanama hemen doğrudan basınçla durdurulmalıdır
- Hastanın soluk yolunun
solunumunun ve dolaşımının devamlılığı sağlanmalıdır
- Şoka karşı önlem alınmalıdır: ayakların yükseltilmesi gibi
- Kanama
doğrudan basınca ve kalp seviyesinden yükseğe kaldırmaya rağmen durdurulamamışsa
son seçenek olarak turnike uygulanabilir. Doğrudan turnike uygulanması
dokunun beslenmesini bozacağından istenmemektedir; beslenmesi bozulan organın yerine dikilmesinde sorunlar ortaya çıkmaktadır (McCarthy
1990; Caroline
1995).
2- Kopan organ için uygun koşullar:
- ISLATILMAMALIDIR (doğrudan su içine konulmamalıdır)
- DONDURULMAMALIDIR (doğrudan buz ile temas etmemelidir; kuru buz kullanılmamalıdır)
- Organ nemli ve soğuk tutulmalıdır. Bunun için: bulunabilen en temiz kumaş (çevrede hiçbir şey yoksa kazazedenin fanilası kullanılabilir) bulunabilen en temiz su (varsa çaydanlıktaki kaynamış ve soğumuş su
içme suyu
musluk suyu vs.) ile nemlendirilir(ıslatılıp sıkılır). Kopan organ nemlendirilmiş bu kumaş parçasına yerleştirilerek
sarılır ve bulunabilen en temiz
deliksiz bir plastik torbaya konur. Ağzı sıkıca bağlandıktan sonra içinde su ve buz parçaları olan bir başka torba yada kap içine yerleştirilir.
KIRIK - ÇIKIK - BURKULMA
KIRIK : Kemik dokusunun bütünlüğünün bozulmasıdır.
Çeşitleri :
- Kapalı kırık; deri bütünlüğünün bozulmadığı
çevre dokuların çok fazla zarar görmediği kırıklardır.
- Açık kırık; kırık kemik uçlarının görülebildiği
çevre dokuların zarar gördüğü kırıklardır.
Kırıkta belirti ve bulgular :
- Ağrı
- Morarma
çürük
şişlik
- Şekil bozukluğu (deformite)
simetride bozulma
- Hareket edememe
hareket kısıtlanması.
Kırıkta İlkyardım :
* Kanama varsa kontrol altına alınır
yara varsa kapatılır
* Kırığın çevre dokulara zarar vermemesi için ekstremite (kol veya bacak) desteklenir.
DESTEK (ATEL) : Kırığı tespit etmek ( hareket etmesini önlemek ) amacı ile kullanılan tahta parçası
mukavva
sert karton
yastık üçgen sargı bezi( 1
2
3
4
5
6
7
8
9
) gibi malzemelere verilen genel ad.
Desteklerken (Atellerken) Dikkat Edilecek Hususlar :
- Kırık parçalara kesinlikle dokunulmaz veya içeri yerleştirilmeye çalışılmaz
- Kırığın üstünde ve altında yer alan eklemler de desteklenir ( atele dahil edilir; örnek )
- Uçlara doğru (el ve ayaklar vücudun uç noktalarıdır) tüm eklemler desteklenir.
* Şişlik ve ödemi önlemek üzere kol veya bacak yerçekiminden kurtarılır (kol ise kalp seviyesinde tutulur
bacak ise uzatılır).
* Ağrı şiddetli ise ve kişi kendi içebilecek durumdaysa ağrı kesici verilebilir.
ÇIKIK : Eklemi oluşturan kemiklerden birinin yerinden ayrılmasıdır. Ligament ve kapsül yaralanması gibi ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Eklem yüzeyleri birbirinden tamamen ayrılmış kemik uçları değişik pozisyonlarda kilitlenmiş olabilir. Herhangi bir hareket hem çok güçtür hem de ağrılıdır.
Çıkmaya en yatkın eklemler: parmak
omuz
dirsek
kalça
ayak bileği ve çene eklemleridir.
Belirti ve bulgular :
- Şekil bozukluğu
- Hareketle artan ağrı
- Morarma
şişlik
- Hareket kısıtlanması veya kaybı.
Çıkıkta İlkyardım :
* Hareket etmemesi için desteklenir. Desteklerken kıvrılma varsa ve açılmıyorsa zorlanmaz
bulunduğu halde tespit edilir .
* Ağrı kesici verilebilir.
* Hastaneye götürülür.
BURKULMA: Eklemin normal hareket sınırının ötesine bükülmesi ve gerilmesi sonucu
kapsül ve ligamentlerin zedelenmesi veya yırtılmasıdır. Daha ziyade diz
ayak ve el bileğinde meydana gelir.
Bulguları :
- Hassasiyet
şişlik
morluk
ağrı
harekette kısıtlanma.
Burkulmada İlkyardım :
* Ekstremite (kol veya bacak) hareket ettirilmez
dinlendirilir.
* Yükseğe kaldırılır (yerçekiminden kurtarılır) .
* Morarma ve şişliği önlemek üzere soğuk uygulama yapılır. Olayın üzerinden birkaç saat geçmişse
soğuk uygulamanın yararı yoktur
bu durumda şişlik
morluk ve ağrıyı azaltmak üzere sıcak uygulama yapılabilir.
Soğuk uygulama için : buz torbasına veya sağlam bir plastik torbaya buz parçaları konup
havluya ya da bir yastık kılıfına sarıldıktan sonra burkulan kısma yerleştirilir.
Sıcak uygulama için : Derin bir kaba ılık-sıcak arası su konur ve burkulan kısım içinde 15 dakika kadar bekletilir. Günde birkaç kez yapılacak bu uygulama iyileşene kadar tekrarlanabilir. Ya da sıcak su içinde ıslatılmış sıkılmış havlu ile bölge sarılır hemen soğumaması için üzerine naylon örtülebilir.
YANIKLAR
1. Yanık Nedir?
2. Isı Yanıkları
3. Kimyasal Yanıklar
4. Elektrik Yanıkları
Yanık Nedir?
Isı
ışın
elektrik veya kimyasal maddelere maruz kalma sonucunda deri ve derialtı dokularda meydana gelen bir çeşit yaralanmadır.
Yanıkların değerlendirilmesi : yanıkların şiddetini 5 ETKEN belirler.
1-Derinlik
1. derece yanıklar: Derinin sadece en üst tabakasının zedelendiği yanıklardır. Kızarıklık
gerginlik ve ağrı görülür. Örnek: güneş yanıkları.
2. derece yanıklar: Derinin üst ve değişen oranlarda alt kısmının etkilendiği yanıklardır. Kızarıklık
gerginlik
ağrı ve su toplanması (bül) ile karakterizedir.
3. derece yanıklar: Tüm deriyi kapsayan; derialtı dokularına
derin dokulara ve hatta kemiklere kadar ulaşan yanıklardır. Deri kuru kayış gibi olabilir veya renk değişikliği görülebilir (kömür gibi
beyaz veya kahverengi olabilir ). Şiddetli yanıklarda
yüzeysel sinir uçları ve kan damarları zedeleneceğinden yanık alanda his kaybı olabilir
buna karşın çevredeki daha az yanmış olan doku aşırı ağrılı olabilir.
2- Yüzey miktarı : Dokuzlar kuralı ile belirlenir.
3- Kritik alanların yanması : Eller ayaklar
yüz ve cinsel organlar.
4- Hastanın yaşı : Çok genç veya çok yaşlı olma.
5- Hastanın genel sağlık durumu : Diğer yaralanmalar veya hastalıklar (diabet
kalp
kronik böbrek hastalığı vb gibi).
HAFİF YANIKLAR:
Vücut yüzeyinin
% 2 sinden az olan 3. derece yanıklardır.
% 15 inden az olan 2. derece yanıklardır.
ORTA ŞİDDETLİ YANIKLAR
Erişkinlerde vücut yüzeyinin
% 2-10 u arasındaki 3. derece yanıklar (el
ayak
yüz
cinsel organ hariç)
% 15-25 i arasındaki 2. derece yanıklar (el
ayak
yüz
cinsel organ hariç)
% 50-75 i arasındaki 1. derece yanıklar (el
ayak
yüz
cinsel organ hariç)
Çocuklarda vücut yüzeyinin
% 10-20 si arasındaki 2. derece yanıklar (el
ayak
yüz
cinsel organ hariç)
Bebeklerde
tüm 1. derece yanıklar (el
ayak
yüz
cinsel organ hariç)
ŞİDDETLİ YANIKLAR
Erişkinlerde vücut yüzeyinin
% 10 undan fazla olan 3. derece yanıklar ve 3. derece el
ayak
yüz
cinsel organ yanıkları.
% 25 inden fazla olan 2. derece yanıklar.
Çocuklarda vücut yüzeyinin % 20 sinden fazla olan 1. derece yanıklar
Bebeklerde
tüm 3. derece yanıklar.
Isı Yanıkları
Yaş ısı (buhar
her türlü kaynayan sıvı -su
yağ) ve kuru ısı (sıcak metaller
ütü
alev
güneş) ile meydana gelirler.
İlkyardım:
Yanma sürecini sona erdirerek daha fazla yaralanmayı önlemek gerekir ; alevi söndürmek
kızgın metali uzaklaştırmak
yaş ısıya maruz kalmış giysileri çıkarmak vb gibi. (DİKKAT: alev yanığında sentetik giysiler deriye yapışmışsa dokunulmaz; kaynar sıvı yanığında eğer olayın üzerinden zaman geçmişse giysiler soğuk suya tutulmadan önce çıkarılmaz aksi halde yapışan deride çıkar)
1. derece yanıklarda
* ASLA yoğurt
salça
diş macunu
zeytinyağı vb. şeyler sürülmez !
* En az 10 dakika soğuk suya tutulur.
* Gerginliği azaltmak üzere yağlı krem veya ağrısını almak ve gerginliği azaltmak üzere yanık merhemi sürülebilir.
* Geniş yanıklarda
kişi kendi içebilecek durumdaysa bol sıvı içirilir.
2. derece yanıklarda tedavi 1. derece yanıklarla aynıdır. İlave olarak; büller ASLA PATLATILMAZ ! Gerekiyorsa hastaneye götürülerek steril koşullarda pansuman yaptırılır. Eğer bül geniş bir alanı kapsıyorsa
üstteki deri ASLA SOYULMAZ ! Eğer patlamışsa
o zaman içindeki sıvı boşaldıktan sonra o kısım antiseptikle silinip üzeri steril gazlı bez ile kapatılıp sargı beziyle sarılır. Zira flaster yanıklı dokuyu zedeleyebilir.
3. derece yanıklarda hastanın mutlaka bir yanık merkezine veya hastaneye götürülmesi gerekir. Hasta bilinçli (kendi içebilecek durumda) ise bol sıvı içirilir. ALKOLLÜ ve ASİTLİ içecekler İÇİRİLMEZ!
* Açık yanık yarası hava ile temas ettiği sürece ağrıya neden olacağından
yaranın hemen hava ile teması kesilmelidir
bunun için yara nemli steril gazlı bez ile kapatılır. Böylece enfeksiyondan da korunmuş olur.
Kızgın madde sıçraması
Kızgın yağ
katran
zift gibi maddeler vücuda sıçradığında
yakıcı etkileri soğuyana kadar devam eder. Bu nedenle bunların sıçradığı kol ya da bacak hemen soğuk su içerisine sokularak uzun süre bekletilmelidir. (Güler
Ç.
Bilir
N.; Herkes için İlkyardım. Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi No: 18)
YANGINDAN VE YANMAKTAN KURTARMA
Alev nedeniyle yanan kişi ayakta durursa oluşan gazlar ve dumanlar kolaylıkla solunum yollarına gider
saçlar tutuşur. Tutuşan bir kişinin hemen yere yatırılması ve kendi çevresinde yuvarlanması sağlanmadır. Bu yangının sönmesini sağlayacaktır. Alevler çoğu kez bu şekilde ya da kişinin hemen bir battaniye ya da halıya sarılmasıyla söndürülebilir.
Alevler söner sönmez yanan elbiselerin hepsinin hızla çıkartılması gerekir. Çıkartırken sıyırarak çıkartılmamalı gerekirse kesilerek çıkartılmalıdır. Sıyırarak çıkartılmaya çalışırken alttaki yanık doku daha fazla zedelenir ve
zarar görür.
Yanan bölgeye beş dakika içerisinde soğuk su ya da soğuk uygulayarak yanma derecesi ve aşırı ağrı engellenebilir.
Ayrıca geniş ve derin yanıklarda tetanoz aşısı yaptırmakta yarar vardır.
Kimyasal Yanıklar
Kuvvetli asit veya bazlarla meydana gelir. Çoğunlukla endüstri
laboratuar veya fabrikalarda görülür. Sadece kimyasal maddeler değil onların oluşturduğu gazlar ve buharlar da kimyasal yanıklara (özellikle solunum yolunda) neden olurlar. Bu gibi iş yerlerinde normalde gerekli önlemlerin alınmış
kişilerin eğitilmiş olması gerekir. Bu kişilerin yönlendirmeleri ile yardımcı olunması
ilk yardımcının kendisini koruması açısından önemlidir.
İlkyardım:
· Kendinizi korumayı sakın ihmal etmeyin.
· Hastanın kimyasal madde ile teması kesilmelidir. Kimyasal madde;
KURU (TOZ) ise: Toz kimyasal madde
önce bir fırça veya kuru bezle (en doğrusu elektrik süpürgesi ile) iyice vücuttan uzaklaştırılır
ondan sonra bol akan su ile yıkanır. Öncelikle fırçalamanın nedeni: toz halindeki kimyasal madde su ile karşılaştığında aktive olarak ciddi yanıklara yol açmaktadır.
SIVI ise: Hemen etkilenen bölgedeki giysiler çıkarılır ve etkilenen alan basınçlı su ile en az 10 dakika (ağrı dinene kadar) yıkanır.
· Açık yanık yarası oluşmuşsa
hemen steril gazlı bezle kapatılıp hastaneye götürülür.
Elektrik Yanıkları
Elektrik yanıkları
düşük veya yüksek voltajlı akımla temas sonucu meydana gelir :
0.9 - 1 mA etkisizdir
1 -10 mA hafif etkilenme/ağrı
10 -30 mA kol ve/veya bacakta kuvvet azalması
30 -75 mA solunum durması
75mA - 4 A kalp ritminde bozulma veya kalp durması
4 A ve üstü
kalp durması ve ölüm nedeni olabilir.
Ev aletleri yeterince ciddi yanıklara yol açabiliyorsa da
ciddi yanıklar genellikleyüksek voltajın bulunduğu fabrika ve yüksek gerilim hatlarında çalışanlarda görülmektedir.
Elektriğin yanığa neden olabilmesi için
bir noktadan vücuda girip başka bir noktadan çıkması gerekir. Elektrik yanıkları sonucunda 2 önemli tehlike vardır:
1.
Doku hasarı
dıştan görülen kısmın küçüklüğünün tersine iç kısımda (derin dokularda) çok fazla olabilir. Giriş yarası küçük ama çıkış yarası tam tersine çok geniş ve derin olabilir. Yüksek voltajlı elektrik enerjisi kasları ve deriyi
organ amputasyonu gerektirecek ölçüde harap edebilir.
2.
Yanığa ilaveten (birkaç saat sonrasında bile) kalp durabilir. o nedenle yüksek voltajlı akıma kapılmış kişi mutlaka hastaneye götürülmelidir. Akıma kapılmış kişiye DOKUNULMAZ ! Öncelikle akım kesilir
bunun için şalter indirilir veya eski tip sigorta ise tamamen çıkartılır (gevşetilip bırakılmaz!). Eğer sigorta ve şaltere ulaşma olanağı yoksa o zaman
yalıtkan bir madde ile (kuru tahta
lastik
plastik gibi) kişi elektrik kaynağından
ya da elektrik kaynağı (kablo vb ) kişiden uzaklaştırılır. Aksi halde yardım etmek isteyen kişi devreyi tamamlayacağından kendisi de akıma kapılabilir. Elektrik yanıklarının
vücudun tümünün veya bir bölümünün elektrik kaynağı ile toprak arasındaki devreyi tamamlaması sonucu oluştuğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
DİKKAT: Akım kesildikten sonra kişiye ilkyardım yapmak üzere dokunmanın hiçbir sakıncası yoktur. Akım kesildikten sonra kişinin size elektrik aktarması (yani sizde de elektrik çarpması olması) söz konusu değildir. O nedenle dokunmaktan korkmayın.
İlkyardım:
*
ABC değerlendirilir ve devamlılığı sağlanır. Gerekiyorsa TYD sağlanır. Unutmayınız ki elektrik akımına kapılma nedeniyle kalbi durmuş kişileri hemen başlatılan TYD ile hayata döndürme şansı çok yüksektir.
*
Yanık yaraları varsa kuru steril pansumanla kapatılır.
*
Olası kırıklar tesbit edilerek atellenir.
*
Tüm elektrik yanıkları hastanede daha ileri tedavi gerektiren ciddi yaralanmalardır.
SICAĞA VE SOĞUĞA MARUZ KALMA
Normal vücut ısısı 36 - 37 °C dir. Bu ısı
karmaşık mekanizmalarla sabit tutulmaya çalışılır. Normalde
vücudun ısı düzenleyici mekanizmaları iyi çalışır ve organizma (vücut) belirli ısı değişikliklerini oldukça iyi tolere edebilir. Ancak
organizma başa çıkabileceğinden fazla sıcağa maruz kalırsa hastalıklar oluşabilir : sıcak krampları
sıcak bitkinliği ve sıcak çarpması gibi. Ya da tam tersi
başa çıkabileceğinden düşük ısıya maruz kalırsa yine sorunlar ortaya çıkacaktır : kısmi veya tam donma gibi.
SICAK KRAMPLARI :
Aşırı egzersizden sonra
genellikle
bacak kaslarında görülen ağrılı kas spazmlarıdır.
İlkyardım:
* Kişi gölgelik ve/veya serin bir yere alınır
* Hasta yatırılarak (veya oturtulabilir de) kramp geçene kadar kasları dinlendirilir. Özellikle sporcuların tekrar antremana
başlayabilmeleri için en az 12 saat dinlenmeleri gerekir.
* Su (veya dengeli elektrolit solüsyonu; limonata
ayran vb) içirilebilir. Sıcak krampında vücutta yeterli elektrolit vardır
ancak kramp
nedeniyle dengeli dağılımı engellenmiştir o nedenle bol sıvı içmenin yanı sıra dinlenme çok önemlidir.
* Tedavi edilmezse sıcak bitkinliğine dönüşebilir.
SICAK BİTKİNLİĞİ (yorgunluğu; baygınlığı) :
En sık görülen sıcak acillerindendir. Aşırı terleme nedeniyle
aşırı sıvı-elektrolit (su - tuz) kaybı ortaya çıkar. Bunun sonucunda ise aşağıdaki belirtiler görülür :
- Aşırı terleme sonucu cilt soğuk ve nemlidir
- Baş dönmesi
bayılma hissi olabilir
- Nabız hızlı ve zayıftır
- Vücut ısısı artmıştır
ancak 39°C üstüne çıkmaz.
İlkyardım:
* Kişi serin ve/veya gölgelik bir yere alınır
fazla giysileri çıkartılır
* Bilinci yerindeyse (kendi içebilecek durumdaysa); su
ayran gibi içecekler içirilir (1 litre kadar). ASLA ALKOLLÜ İÇKİ İÇİRİLMEZ !
* Durumu düzelmiyorsa veya daha kötüleşiyorsa hemen hastaneye götürülür.
* Tedavi edilmezse sıcak çarpması gelişir.
SICAK ÇARPMASI :
Vücut başa çıkabileceğinden çok fazla ısıya maruz kalmışsa
vücut ısısı
hızla
doku hasarına yol açan düzeye yükselir ve ölümle sonuçlanabilir.
Sıcak çarpmasına yol açabilecek sebepler : kapalı-kötü havalanan-nemli ortamlarda aşırı fiziksel aktivite yapmak
sıcak hava dalgaları esnasında havalandırma sistemleri bulunmayan veya havalandırılmayan binalarda yaşamak (özellikle yaşlılar
bebekler
kalp veya kronik hastalığı olan kişiler risk altındadır)
sıcak yaz gününde çocukları kilitli arabada bırakmak
aşırı sıcak ve nem ortamı yükselmiş havalarda dışarıda spor veya ağır iş yapmak.
Havadaki nem oranı % 70 in üzerine çıktığında
ortam neme doyduğundan terleme olmayacağı için
vücuttan ısı kaybı gerçekleşemez dolayısıyla vücut ısısı artar
cilt ısıyı atamadığı için sıcak
kuru ve kızarıktır.
Belirtileri :
- Vücut ısısı hızla yükselir
39° C üzerindedir
- Cilt kuru
sıcak ve kızarıktır
- Kişinin çevreye olan ilgisi hızla azalır
bilinç kaybı gelişir
- Nabız yavaşlar ve zayıftır
( kan basıncı düşer )
İlkyardım:
* Vücut 39°C� ye kadar hızla soğutulur
39°C� den sonra yavaş soğutulur.
Hızlı soğutmada iki soğutma yöntemi bir arada kullanılır :
1- Vücut ıslak çarşafla sarılır veya normal musluk suyu ile ıslatılır
2- Varsa vantilatör açılır ya da kapı pencere açılarak cereyan sağlanır.
Yavaş soğutmada bu iki uygulamadan sadece biri kullanılır.
* Bilinci yerindeyse
içecek bir şeyler verilir ( kesinlikle alkolsüz içecek olmalıdır) .
* Kişi hemen soğutma işlemine başlanarak hastaneye götürülmelidir
aksi halde ölümle sonuçlanabilir.
ÖNEMLİ:
* Vücut ısısını düşürmek üzere vücuda doğrudan BUZ UYGULANMAZ !
Ya musluk suyuyla duş aldırılır
ya da vücut musluk suyu ile silinir.
* Yarı yarıya sulandırılmış sirkeli su ile vücudun silinmesi
özellikle çocuklarda ve yetişkinlerdeki ateş yükselmelerinde rahatlıkla kullanılabilecek soğutma yöntemidir.
SOĞUĞA MARUZ KALMA :
Vücudun bir kısmı veya tümü soğuğa maruz kalabilir. 0°C veya altındaki soğuk
nem ve rüzgardan vücut etkilenir. Birkaç saat içinde soğuk yarası denilen yaralar oluşabilir. Soğuğun derecesi ve maruz kalınan süre yaranın şiddetini belirler.
Belirtiler:
- Organda hareket azalması
uyuşukluk
- Şişme
morarma
ağrı
- Büller (yanıklarda görülen su toplanması) ve yaralar.
İlkyardım:
* Ilık uygulama yapılır
organ ılık -soğuk arası su olan kaba daldırılır ve alıştıkça biraz daha sıcak su ilave edilerek yavaş yavaş ısıtılır. Ya da giysilerle örtülerle sarılarak ısınması sağlanır. ORGAN DOĞRUDAN SICAĞA TUTULMAZ !!! (Sıcak sobaya tutmak gibi)
* Büller patlatılmaz
yaralar steril kuru pansumanla kapatılır.
DONMA :
Genel olarak vücudun tümüyle soğuğa maruz kalması sonucu oluşur. Dokular
soğuğun etkisiyle yeterince kanlanamadığı
dolayısıyla da beslenemediği için sorunlar ortaya çıkar. Soğuğun şiddeti
maruz kalınan süre
giysi ve beden direncine bağlı olarak değişik belirtiler görülebilir.
Belirtiler:
- Başlangıçta deride pürüzlenme
kılların dikleşmesi
karıncalanma ve sızlamalar
- Deride solukluk ve soğukluk
- His kaybı
- Aşırı bitkinlik
uyuşukluk
uyku hali
uykunun derinleşmesi ve katılaşma olabilir
İlkyardım :
* Donmayı önlemek üzere şeker içeriği fazla
sıcak şeyler yedirilir veya içirilir (çikolata
pekmez
çay
çorba vs).
* Giysiler giydirilir veya üstü kalın örtülerle örtülür; ıslak giysileri kuru giysilerle değiştirilir.