![]() | #2 (permalink) |
![]() | ![]() ATATÜRK'ÜN SON GÜNLERİ ![]() Hayatı boyunca Türk milletinin kurtuluşu ve mutluluğu için mücadele eden Atatürk'ün sağlığı bozulmaya 15 yıl öncesinden başlamıştı. Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen 10 gün sonra gelmişti ilk kriz 11 Kasım 1923 günü eşi Latife Hanım'la birlikte Çankaya'da öğle yemeğindelerdi. Sofra başında eli birden kalbine gitmiş ve sol kolunun dirseğinden göğsüne vuran bir sancıyla kıvranmıştı. Sofrada Doktor Refik Saydam Ata'ya derhal bir morfin iğnesi yaptı ve yatışmasını sağladı. 22 Mayıs gecesi sol kolunda ve göğsünde şiddetli bir ağrı ile uyandı. Terlemişti. Midesi bulanıyordu. İstanbul'dan da Prof Neşet Ömer çağrıldı. O günlerde kafası sürekli Nutukla meşguldü. Bu büyük eser için saatler boyu çalışıyordu. O geceki kriz atlatıldıktan birkaç gün sonra bir akşamüstü yaverler Köşk'teki kuleli solondan gelen bir çığlıkla irkildiler. Bağıran Atatürk'tü. Göğsüne ve sol koluna saplanan bir ağrıydı. Bu ağrıyı buradan çekin diye bağırıyordu. Yine doktorlar çağrıldı. Neşet Bey'in teşhisi yine aynıydı:fazla yorgunluktan oluşan bir asabiyet hali. Aradan 10 yıl geçti. Yeni bir cumhuriyetin doğuş sancıları yerleştirilmeye çalışılan büyük reformlar çok partili demokrasi hareketleri bir örnek evliliğin hazin finali. Yorulmuştu. Artık 55 yaşındaydı ve güçsüz bedeni tüm bu savruluşlarla iyiden iyiye yıpranmıştı. O şimdi dünya çapında bir lider ve yepyeni bir ülkenin tek hakimiydi ama küçük bir sorunu vardı yalnızdı. Yakın çevresinden aktarılan çoğu hatırada bu yalnızlık motifi öne çıkar. Kafesteki aslanı aslan sütüne iten nedenlerden biri de belki budur. Doktoru Mim Kemal Öke bir gün sofrada içkisine müdahale etmeye kalkınca aldığı yanıtı yakınlarına şöyle aktarmıştır:Bir daha söyleme Kemal sen benim ne kadar yalnız olduğumu biliyor musun? Sofra O'nun için bir zevk miydi? Tatmin mi? Kaçış mı?Genel sekreteri Hasan Rıza Soyak'a neden içtiğini şöyle açıklamıştır:İçiyorum çünkü bu vücut artık bu kafayı taşımıyor. Kafam vücudumun çok önünde gidiyor. Beynimi huzura kavuşturmak biraz dinlendirmek için içiyorum. İlk kriz bir Kasım günü gelmişti. İlk ateş de bir Kasım günü gelmişti. Tıpkı son şancının bir Kaşım sabahı geleceği gibi. 1938 başında hastalık iyiden iyiye geliyorum demeye başladı. Uzun süredir hissedilen halsizlik ve iştahsızlığa şimdi yeni iki illet eklenmişti. Burun kanaması ve kaşıntı. Olur olmaz yerde Atatürk'ün burnundan kan boşanıyor ![]() ![]() ![]() ''Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya'daki menkul ve gayri menkul emvalimi Halk Partisi'ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum: 1 -Nukut ve hisse senetleri şimdiki İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır . 2-Her seneki nemadan bana nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça yaşadıkları müddetçe Makbule'ye ayda 1000 ![]() ![]() ![]() 3-Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek para verilecektir. 4-Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu müddetçe ev de emirlerinde kalacaktır. 5-İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olduk1arı yardım yapılacaktır . 6-Her seneki nemadan mütebaki miktar yan yarıya Türk Tarihi ve Dil kurumlarına tahsis edilecektir. İşte son görevini tamamlamış oldu. |
![]() |
![]() | #3 (permalink) |
![]() | ![]() DOLMABAHÇE 5 EYLÜL 1938 PAZARTESİ Artık bir tek isteği vardı: 29 Ekim'de Ankara'da olmak. Şimdi kurduğu Cumhuriyet'in 15. yılı yaklaşıyordu. Bütün arzusu bu törenlerde Ankara'da olmak Başkentiyle son bir kez kucaklaşmaktı. Doktorlarına göre Ankara'ya sağ gitmesi şüpheliydi. Tren sarsıntısı çok tehlikeli olabilirdi. Sonunda değil Ankara 'ya gitmek yerinden bile kalkamayacağını anlayınca vazgeçti. Artık kritik günlere girilmişti. Her an bir sürpriz bekleniyordu. Bu yüzden Ata'nın her hareketi izleniyordu. Ekim'e girilirken Atatürk hala ilk komanın etkisindeydi. Derin uykular uyuyor sabahları bitkin uyanıyordu. Artık gece inlemelerini sayıklamalar hafıza kayıplarını kendine söylemiyorlardı. Yine bir sabah derin bir uykunun ardından gözlerini açıp karşısında Celal Bayar'ı görünce şaşırdıen Cuma günü gelecektin? Neden daha evvel geldin?Benim sıhhatimde üzülecek bir şey mi var? diye sormuştur. Kendisinden bir şeyler saklandığından endişe ediyordu. Bayar üzgün ve şaşkındı yıllardır tanıdığı Atatürk'ü ilk defa tıraşsız beyaz sakallar iyice uzamış halde görüyordu. Atatürk komadan çıksa da ölüyor söylentileri ülkeye yayılmıştı. Bununla birlikte dünyanın gözü saraydaydı. Avrupa O'nun hareketsizliğini konuşa dursun O sarayda mecliste yapılacak yeni dönem konuşmasını hazırlıyordu. Başbakanından kendisi adına yapacağı konuşmayı okumasını istedi. Atatürk ölüm döşeğinde ağır ağır nutkunun son cümlelerini yazdırdı: Büyük Karultay'a şimdiye kadar olduğu gibi bütün işlerinde başarılar dilerim. Kendi kurduğu meclisine ilettiği son sözleri bu oldu. İşte son 3 güne girilmişti. Hastalık artık son aşamasındaydı. Atatürk 29 Ekim ' den 7 Kasım'a kadar ki 10 günü yarı uyur yarı uyanık vaziyette geçirdi. Genellikle kendinde değildi. Uyku arasında bazı kelimeleri tekrar ediyor ayıldıkça da süt pirinç suyu ve meyve sularından oluşan mönüsüyle karnını doyurmaya çalışıyordu. 8 Kasım'a girilirken kendini bilmiyordu. 8 Kasım Salı akşamı ikinci ağır komaya girdi. Bu komadan bir daha çıkamayacaktı. 9 Kasım Çarşamba sabahı Atatürk'te adale kasılma1arıyla istem dışı hareketler ve in1emeler görüldü. 9 Kasım'ı 10 Kasım'a bağlayan gece oldukça sıkıntılı geçti. Atatürk' e kısa aralıklarla oksijen verildi. Sabaha doğru boğazında hırıltılar azaldı. Saat 8.00'de Dr. Mehmet Kamil Berk ve Dr. Nihat Reşat Belger Atatürk' e glikozlu serum verdiler (Bu serumun boş şişesi ve şırınga iğnesi halen İstanbul Tıp Fakü1te'sinde bulunmaktadır). Saat 9.00 olduğunda göğsü hızla inip çıkmaya başladı. Dünyadaki son 5 dakikasına gözleri kapalı giriyordu. Dışarıda bütün bir ulus endişe içinde radyo başında bekliyordu. Savarona son bir saygı duruşu için sarayın önüne demirlemişti. İçerde saray tam bir sessizliğe gömülmüştü. Hasan Rıza Soyak sağ elini ellerinin içine alıp öpmüştü. Soyak'ın ardından Muhafız Komutan İsmail Hakkı Tekçe de aynı eli öptü ve yorganın içine koydu. Bu arada Prof Dr. Mim Kemal Öke Atatürk'ün açık gözlerini kapattı. Son nöbet defterine şöyle yazıldıaat 9'u 5 geçe Büyük Şefimiz Derin koma içinde terki hayat etmişlerdir. Atatürk'ün yaveri Salih Bozok şuursuzca sarayın merdivenlerinden aşağı koştu. Alt katta boş bulduğu bir odaya dalıp kapıyı kapattı. .. Az sonra içerden tek el silah sesi duyuldu. Sesi duyup odaya koşanlar O'nu kanlar içinde buldular kalbine sıktığı tek kurşunla devrilmişti. |
![]() |
![]() | #4 (permalink) |
![]() | ![]() ![]() İNTERNETHABER- Oktay Sağlam 1938 yılının sıcak yaz ayları sirozun büyük ızdıraplarıyla geçiyordu. Hastalığın hızla ilerlemesi üzerine ![]() ![]() Suyu doktor Fijense ve Neşet Ömer de hazır oldukları halde operatör M. Kemal almıştı. “Kalın trakarlar kullanarak hissi ![]() ![]() Bu suyu alırken Atatürk de karnından çıkan suyun miktarı ile yakından ilgileniyor ![]() ![]() ![]() ![]() “Bir gaz tenekesi de ancak bu kadar su alır” diye ilave etti: İnsan karnında bu ağırlık varken hiç rahat edebilir mi?” Ponksiyon bitince Atatürk ![]() ![]() Yeniden su alma ihtiyacı çabuk baş göstermiş ve birinci ponksiyondan 16 gün sonra ikincisi gerekmişti. ![]() ”Su alınırken Atatürk sürekli olarak “Bütün suyu alın. Hiç kalmasın” diye söyleniyordu. Ameliyat bitince “Aman ne rahat ettim. Dünya varmış” buyurdu. ![]() Atatürk 17 Teşrinievvel (Ekim) gecesi ilk komaya girmişti. Bu esnada kendisini kısmen kaybetmiş bir halde idi. Sinirsel çalkantılar içinde çırpınıyordu. ![]() Çevresinde dolaşanlara “Bırak ![]() ![]() ![]() ![]() ”Yorganı çekin ![]() ![]() ![]() Üç gün süren bu komadan sonra Atatürk bir sabah tıpkı bir uykudan uyanır gibi gözlerini açtı. Etrafındakileri tanıdı. Onlarla hiçbir şey olmamış gibi konuştu ve “Tuhaf şey bana ne oldu” diye sordu. ![]() Kendisine “fazlaca uyudunuz” cevabı verildi. Yeniden hayata dönen Atatürk etrafındakilerle konuşuyor ![]() ![]() Tribüne bir asansörle çıkacak ![]() ![]() Doktorlar ![]() ![]() ![]() Cumhuriyet Bayramı günü ![]() ![]() Bu koma bir gece sürmüş ![]() ![]() ![]() Karnında tekrar ve hızla artan suyun basıncından büyük bir ızdıraba düşen Atatürk şiddetli bir ısrar ile üçüncü defa suyu aldırtıktan bir gün sonra son komasına girdi ![]() ”Büyük kurtarıcı sakin ![]() ![]() Yavaş yavaş hançeresinde kesik hırıltılar başlıyor ve yüzü gitgide siyahlaşıyor. Gözleri kapalı ve göğsü sürekli olarak inip kalkıyor. ![]() 10 Kasım günü saat 9’u çalıyor.Atatürk’ün ancak 5 dakikası kalmıştır. Biraralık kapalı gözlerini birdenbire açıyor ![]() ![]() Bu ![]() ![]() ![]() Ve talihsiz elemle O’nun şimdi yuvaları içinde yarı açık duran ‘asuman’ rengi gözlerini kapatıyorum ![]() Biraz sonra doktor Mehmed Kamil gelip beyaz bir tülbentle O’nu çenesini bağlıyor ![]() ![]() Kaynak: Asırlar boyunca İstanbul ansiklopedisi- (3 ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() | #5 (permalink) |
![]() | ![]() Atatürk’ü 71 yıl önce kaybettiğimiz şu saatlerde okuduğum bir anıyı paylaşmak istedim. Doktor Hasan Şevki Arıkal ![]() “1938 yılı İstanbul Tıp Fakültesi asabiye kliniğinde stajyer öğrenciyiz. Öğretmenimiz Profesör Hayrullah Diker’i ilk günü görebilmiştik. Çünkü Atatürk’ün danışma doktoru olarak Dolmabahçe Sarayında bulunuyordu. 10 Kasım 1938 günü sabahı öğretmenimiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Uzun bir sessizlik içindeyken bir arkadaşımız: - Öğretmenim ![]() ![]() - Hastalık bildiğinzi gibi seyretti çocuklar. Ben onu değil de beni yaşamımda en çok duygulandıran ve tanık olduğum bir olayın anısını siz gençlere açıklamak isterim!. Dedi ![]() - Atatürk çok ağır hasta idi ![]() Cumhuriyet Bayramı günü idi. Ulus radyodan onun güç ve irade dolu sesini duymak arzusu ve hevesiyle bekleşirken o enerjisiz yatıyor sanıyorduk. Geçit törenine hazırlanan ve Boğaziçindeki okullarından vapura binen Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri Dolmabahçe Sarayı önüne gelmiş bekliyorlardı. Bandoları çalarken: “Atatürk’ü!...Atamızı görmek istiyoruz!...” sesleri göklere yükseliyor ![]() Çok kısa bir sürede bu sesler bir uğultu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Atatürk bize sordu: - Dışarıda ne var? Cevapladık: - Kuleli Lisesi öğrencileri geçit törenine giderlerken sizi görmek istiyor ![]() ![]() ![]() - Hayır ![]() ![]() ![]() ![]() Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı penceresinden son defa olarak ![]() Bu pencereden güneşin doğuşu bir anda vapurta kıyametler kopardı…Öğrenciler hep bir ağızdan “Dağ başını duman almış” marşını gür ve erkek sesleriyle gırtlaklarını yırtarcasına söylüyorlardı. Atatürk mırıldandı: - Bu bayramlar ve yarınlar sizindir..Güle güle çocuklar!... Göz yaşları içinde ölüm yatağına döndü…Sanki Türk gençliği ile vedalaşmış ![]() Bu yüce dahi böylece son enerjisini çok sevdiği ![]() ![]() kaynak: blog.milliyet.com.tr/psychiatrist |
![]() |
![]() | #6 (permalink) |
![]() | ![]() Atatürk'ün gömüleceği yer ve toprak: O'nun kabri Ankara'da olacaktır. Fakat bu şehrin neresinde? Çünkü O' nun en son kuvvetli isteği bir an önce Ankara'ya dönebilmekti. Biri Büyük Millet Meclisi'nden İstasyon'a inen cadde üzerindeki yuvarlak yer ![]() Bir akşam Atatürk'ün etrafında toplananlar arasında ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Memleketin bütün sınır boylarından getirilecek toprak üzerinde yatmak. Recep Peker ![]() Atatürk ![]() ![]() Prof. Dr. Afet İNAN Kaynak: Ulus Gazetesi ![]() |
Seçenekler | |
Stil | |
Atatürk'ün son günleri ile ilgili anıları konusu, LakLak Bölümü / Soru Cevap forumunda tartışılıyor.
| ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Atatürk'ün kişisel özellikleri ile ilgili kompozisyon örneği | elif | Eğitim ve Öğretim | 37 | 09-11-2016 08:22 |
Atatürk'ün güzel sanatlarla ilgili sözleri nelerdir? | elif | Güzel Sözler | 0 | 21-06-2011 12:50 |
Düş Zamanı Anıları | nimlahza | Tarihi Gizemler | 0 | 11-12-2008 05:03 |
iki Gelinin Anıları - BALZAC | nimlahza | Kütüphanemiz | 2 | 06-09-2008 10:32 |
Bir Geyşanın Anıları - Arthur GOLDEN | nimlahza | Kütüphanemiz | 2 | 06-09-2008 10:31 |